15 Kasım 2016 Salı

Kazananın Laneti - Marie Rutkoski (The Winner's Trilogy #1) | Kitap Yorumu




İstediğin şeyi kazanmak, sevdiğin her şeye mal olabilir.
On yedi yaşındaki Kestrel, bir generalin kızı olarak savurgan ve ayrıcalıklı hayatının tadını çıkarmaktadır. Arin'in ise sırtındaki giysilerinden başka bir şeyi yoktur. Kestrel, Arin'i kendisine bağlayan fevri bir karar alır ve bununla savaşmaya çalışsalar da birbirlerine âşık olmaktan kendilerini alıkoyamazlar. Ancak genç âşıkların dünyasında, isyan, düellolar, ahlaksız söylentiler, kirli sırlar ve her şeyin tehlikede olduğu oyunlar hüküm sürmektedir. Birlikte olabilmek için halklarına; ülkelerine sadık kalmak için ise birbirlerine ihanet etmelidirler.

Herkeslere Merhaba :)

Kazananın Laneti hakkında bir yorum yazacağım, acep nasıl yazacağım? Kitabı Ayşe'yle birlikte okuduk ve sık sık ilerleyişine göre fikirlerimizden bahsettik. Buradan ona selamlar :D Hızlıca konusundan bahsedip yoruma geçeceğim.



Valoryalılar ve Herraniler  olarak ikiye ayrılan bir toplum, bir coğrafya var. Bir zamanlar bu coğrafyada Herraniler hüküm sürüyormuş ama Valoryalılar vahşice savaş açana kadar. Savaşı Valoryalılar kazanınca Herraniler ölüm yerine köleliği seçip her şeylerini bırakıp kendi topraklarında Valoryalılara hizmet etmeye başlıyorlar.

Hikayemizin temeli bu ama odak noktamız Kestrel ve Arin. Kestrel Valoryalı bir generalin kızı ve rahat bir hayat yaşıyor. Sosyete partilerine, dedikodulara ve entrikalara ayak uyduruyor. Başta onun bu durumdan zevk alan ve hayatın farkında olmayan salak bir kız olabilme ihtimali beni çok endişelendirmişti ama neyseki öyle olmadı. Aksine, Kestrel zeka oyunlarında, stratejiler oluşturmakta çok iyi ve bu konuda insanlar onunla karşı karşıya gelmekten çekiniyorlar. Kestrel sosyeteye uyum sağlasa bile içinde bir merhamet ve babasının ondan beklediği şeylerin aksine kendi hayalleri var. General, kızından orduya katılmasını istiyor. Diğer seçeneği ise biriyle evlenmek. Kestrel'in planları bu maddeleri içermiyor ama seçeneği yok.



Bir gün arkadaşıyla pazarda gezen Kestrel açık arttırmaya denk geliyor. Köle tüccarı ortaya bir genci çıkarıyor ve çocuğu satabilmek için övgü dolu sözler söylüyor. Kestrel'in dikkatini çeken ise çocuğun suratında gördüğü baş kaldıran ifade ve tüccarın söyledikleri "Bu delikanlı şarkı söyleyebiliyor."

Valoryalılar arasında müziği kölelerin yapması bekleniyor ama Kestrel müziğe bayılıyor. Tüccarın söylediği şey Kestrel'in fahiş bir fiyatla köleyi satın alması ile sonuçlanıyor. Kazananın Laneti denen şeyde bu.

Kitap fazla uzun değil zaten ama o kadar çabuk kendini okutma potansiyeli var ki...Elinize aldığınız zaman sayfalar birbirini kovalıyor bir anda.

Kestrel'in Kazananın Laneti ile aldığı kölenin adı Arin. Ve o da en az Kestrel kadar zeki. İkilinin zeka pırıltılarını, birbirlerini cümlelerle ve ufak hareketlerle yaralamaya çalışmalarını anlatıyor kitap. Zarar verme isteği ve hırsıyla başlayıp karşı tarafın canını yakmaya korkar oluyorlar. Birbirlerini korumaları kendi halklarına, haklarını korumak içinse aşklarına sırt çevirmek zorundalar. Sosyetik ve nezih bir grubun içinde olduklarından, köle-efendi ilişkisi olduğundan fiziksel bir mesefa var Arin ve Kestrel arasında. Ne sosyete ne de uyum sağlamaları gereken toplum ikilinin ruhları arasındaki mesafenin giderek azalmasına engel olamıyor.

Karakterler hızla birbirlerine çekiliyorlar ama bunu üstü kapalı kelime oyunları ve bakışmalar arasından farkediyoruz. Bu durum ve zekaları çok güzeldi. Açık söylemek gerekirse beklediğim bir şeyler daha vardı. Kitabı çok sevdiğimi biliyorum ama bazı duygulara, düellolardaki heyecana tam anlamıyla kapılamadığımı düşünmeden edemedim. Belki bu kadar hızlı akmasa, biraz daha sakin gitse daha çok ana kapılabilirdim. Yine okumanızı tavsiye ettiğim ve tarihsel, müzik gibi bir havası olan bir kitaptı.

Düellolar, entrikalar, kapılar ardında dönen dedikodular, aşklar ve yaklaşan savaşla dolu bu kitabı severek okuyacaksınız :)

4/5