17 Şubat 2017 Cuma

Yabancı: Şahmeran/Veyl Yorumu

Yabancı: Veyl - Öznur Yıldırım | Kitap Yorumu



Tanrı, şeytanın inini
cennete sakladı.

Kahverengi gözleri bana kabuk bağlamış yaraları anımsatan küçük bir kız çocuğu tanıdım. Onu parçaladım, mahvettim, yok ettim. Onu korudum, kurtardım, var ettim. Zihnimi durduramadım. Bir rüzgâr esti ve tavandaki lamba uğursuz bir ses çıkararak yavaşça sallandı. Gökyüzümü kara bulutlar kapladı, yağmur yağdı. Terk edilmiş bir kasabada geceler kimsesizdi, güneş yok oldu, ay sabah olunca doğdu. Boş bir arazide bir yel değirmeni döndü, döndü, döndü… 

Sonra sana bir masal anlattım
Ve seni ölüm uykusuna yatırdım. 


BENİM YORUMUM:
İkinci kitapta olayları tam kaldığı yerden okumaya başlıyoruz. Sadece kitabın en başına eklenmiş 2 ek bölüm var. Ayrıca Doğa'nın şiiri de eklenmiş.
Doğa ve Ediz'in ilişkisi gittikçe sarpa sarmaya başlıyor. Sürekli birbirlerine çekilip ardından kavga ediyorlar. Ediz her ters bir hareket yaptığında Doğa ağlamaya başlıyor ve teselliyi kendisini ağlatan adamda arıyor. Baş kaldırıyor ama hiçbir zaman kararlı kalamıyor. Bu seriyle ilgili beni en sinirlendiren olay Doğa'nın sürekli olarak kendisine yapılan eziyete isyan etme kıyısındayken kuyruğunu kıstırıp oturması. Serinin iki kitabını okurken de aklımda bir patlama vardı. Geri dönüşü olmayan ya da bazı şeyleri kökten değiştirecek bir dönüm noktası yaratarak isyan etmesini bekledim Doğa'nın. Sonuç olarak hiçbir zaman öyle bir şey yapmadı.
Doğa karakterini çok zayıf buluyorum ben. Yani sürekli olarak kendisiyle çelişen bir karakter olmuş. Bu kafa karışıklığı gibi değil hata gibi duruyor ama. Bir süre devamlı olarak "onu tanıyorum, ben biliyorum" ayaklarında takılırken bir anda "tanımıyorum" diyor. Ediz'in aşağılayan davranışları karşısında sinirlenip dakikalar sonra özür diliyor falan. Her zaman dediğim gibi zayıf kadın karakterler beni çok rahatsız ediyor. Kendisiyle ilgili güçlü olduğuna dair bir fikri var ama ne içinde bulunduğu durumu ne de geçmişinde ailesi tarafından sevilmediğini ve üzerinde uğraşılacak bir durum kalmadığını kabullenemiyor. Aynı şey duygularında da geçerli. Ediz'e karşı bir arzusu var ama ne onu kabullenebiliyor ne de yanlış olduğunu düşünüp bastırmayı becerebiliyor. Karakter zihnindeki fikirlerden ibaret ama hiçbir zaman eylem yapacak cesarete sahip değil. Bu onu aciz gösteriyor.

Ediz yine ilahi yapısından hiçbir şey kaybetmemiş, Hala fazla dokunulmaz, ulaşılmaz ve sinir bozucu :D En azından benim için tam dayaklık bir tip. Şişirilmiş bir karakteri olduğunu düşünüyorum hala. Yani bu kadar donuk olmak mümkün değil. Hiçbir şeyden etkilenmiyor. Sürekli olarak "bana bir şey olmaz" diyor ama insansı bir şeyler görmek istiyorum onda.
Yazarın kitabını diğer Wattpad kitaplarından ayıran en büyük özellik betimlemelerin biçimi ve uzunluğu. Kitaptaki betimlemeler bazen güzel noktalara değiniyor ama çoğu zaman anlamsız çıkıyor. Yani içi boş sözler var. Sürekli tekrar eden sözler de aynı derece rahatsız edici. Örn: Ölüm Soğukluğu, Ölüm Çukuru, Cehennemin Kapısı,  Sallanan Beşikteki Bebek Cesedi, Cam kırıkları gibi parçalanmak ve dağılmak...


Önceden okuduğumuzda Ediz & Doğa ilişkisinin ve sürekli devam eden kavga ardından sarılma döngüsünün asıl olayları bastırdığını düşünüyordum. Yani tanımadığımız ve vasfının ne olduğunu bilmediğimiz çok fazla karakter vardı ve Atalay'ın suçluluğu, sürekli onları izleyen insanlar, tonlarca dava dosyası dururken sürekli betimlemelerle ve Doğa'nın duygusal çöküntüsü ile Ediz'in öfkesi arasında geçen günleri okuyorduk. Kitapta ufak eklemeler yapılmış ve bu durum birazcık giderilmiş. O ekler daha bile fazla olabilirdi.



Size söyleyeceğim üzücü şey kitapta yeni eklenen bir tane bölüm olması. O bölümde tamamen görmediğimiz bir bölüm değil. Yani giriş olarak kullanılan 2 bölüm dışında sadece Güneşin Cesedi adındaki son bölüm hiç görmediğimiz sahneler içeriyor. (1 yıl boyunca 48.Bölümün yayınlanmasını beklemiş gibi hissetmedim desem yalan olur.) Daha önceden okuduklarımız ve yeni eklenen bölüm arasında büyük bir uçurum var bence. Karakterler tamamen zıt oldukları fikirleri arzular hale geldiler. Gerekli olan geçiş sağlanmamış.
Bu geçiş sağlanamama probleminin neden kaynaklı olabileceğini, kendi fikrimle açıklayayım. Birçok insanın düşündüğü gibi bende Doğa karakterinin yazarın kendisini yansıttığını düşünüyorum. Ondan bir parça olarak değil, o olarak. Eski bölümleri yazarken sahip olduğu karakter ile yeni bir bölüm yazdığında sahip olduğu karakter Doğa'ya yansımış olabilir. 
En sonda Ediz'in yalanını öğreniyoruz ama bununla ilgili de büyük beklentiler içerisindeydim ben. Sadece birkaç diyalog oldu ve tam olarak ne olduğu bile açıklanmadan kesildi. Kitap orada bitmedi ama o konu yarım kaldı. Öznur'un üçüncü kitapta açıklaması gereken çok fazla olay var. Umarım bu konuda başarılı olur.
Genel olarak söyleyeceğim her şey bu kadar. Kendinize iyi bakın :)