22 Aralık 2015 Salı

Shingeki no Kyojin




Anime Türü : Aksiyon - Dram - Fantastik - Süper Güçler
Bölüm Sayısı : 25+
Yüzyıllar evvel insanoğlu devler tarafından yok olmanın eşiğine getirilmiştir. Devler tıpkı anlatılagelmiş hikayelerdeki gibi, uzun, zekadan yoksun görünen, insanları yiyen ve de en kötüsü bunu beslenmek için değil zevk için yapan varlıklardır. Az sayıdaki insan, en uzun devlerden bile yüksek duvarlar inşa ederek çevreledikleri bir şehrin koruması altında hayatta kalmıştır. Şu anki zaman diliminde ise 100 yılı aşkın bir süredir tek bir dev dahi şehre ayak basmamıştır. Henüz erginliğe erişmemiş bir çocuk olan Eren ile sütkardeşi Mikasa, bir anda ortaya çıkan inanılmaz büyük bir devin saldırısı sonucu şehrin surlarının yıkılmasına tanık olurlar. Nispeten daha küçük olan devler surlarda açılan gedikten şehre akın ederler ve bu iki çocuk dehşet içerisinde annelerinin bir dev tarafından canlı canlı yenilişini izlerler. Eren bütün devleri öldürüp insanlığın intikamını alacağına yemin eder.

Animenin ilk bölümünde normal bir hayat var ve devler ortaya çıkmamışlar. Devlere karşı savaşacak askerler var ama 100 yıldan fazla süredir hiçbir dev duvarları aşamadığı için biraz göstermelik bir görevleri var. İlk kez anormal devlerden biri ortaya çıkıp duvarı aşınca devler şehre girip insanları vahşice yemeye başlıyorlar. Askerlerin görevlerini yapmaları bekleniyor ama gerçek devlerle karşılaştıklarında çoğu, cesaretini kaybedip gerçeğin farkına varıyor. Bu iş sandıkları kadar kolay değil.


Gördüğünüz gibi duvarlar var ve Maria aşılmış durumda. İnsanlar içteki duvarların arkasına saklanıyor ama bu işlem gerçekleşene kadar bir sürü insan ölüyor. Ana karakterlerimizde Maria duvarının aşılmasının ardından iç bölgeye götürülüyor.

Eren ile sütkardeşi Mikasa bölüm sonunda annelerinin ölümüne tanık oluyor ve askerlerin arasına girmeye karar veriyorlar. Sonraki birkaç bölüm eğitimleri ve mezuniyete olan hazırlıklarla geçiyor. Ayrıca askeri olarak seçilebilecek üç kategori var.


Askeri Polis olduğunuz zaman en iç duvarda tehlikeden uzakta yaşıyorsunuz. Bu tercih ilk ondaki öğrencilere bırakılıyor. Keşif grubuna girenler duvarların dışına çıkıp devlerin arasında kalıyorlar. Anlayacağınız en tehlikeli görev bu ama birilerinin dışarıda kalıp devlerden kurtulacak yol için çalışmalar yapması gerekiyor.


Devlerle ilgili bilmeniz gereken şey ise öldürmek için bir yol olmadığı, tek bir şey hariç. Eğer boyunlarının arkasını kesebilirseniz ölürler ama onun dışındaki hiçbir yaralama işe yaramıyor. Aksine, kendilerini iyileştirebildikleri için sadece dikkatini üzerinize çekip öfkelenmesine sebep olmuş oluyorsunuz.

Eren - Mikasa - Armin
Animede resimde gördüğünüz üç kişinin hikayesini izleyeceksiniz. İlk sezon bitti ama ikinci sezon olacak. Sabırsızlıkla bekliyorum :)

Meleğin Düşüşü - Susan Ee (Penryn & the End of Days #1) | Kitap Yorumu

MELEĞİN DÜŞÜŞÜ - SUSAN EE


Kıyamet melekleri yeryüzüne inip tüm dünyayı yakıp yıktığından bu yana altı hafta geçti. Gündüzleri sokak çeteleri hüküm sürüyor, geceleri korkunun ta kendisi. Bir gün savaşçı melekler küçük bir kızı kaçırdılar, tekerlekli sandalyeye mahkum, aç biilaç halde, ufacık bir kızı. Kızın ablası, Penryn, kardeşini kurtarmak için elinden geleni ardına koymayacak. Buna, aslında düşmanı olan bir melekle bir anlaşma yapmak dahil olsa bile. Raffe, kanatları kesilmiş, gücünü yitirmiş bir melek. Binlerce yıl savaştıktan sonra şimdi hayatı, gencecik bir kızın ellerinde. Penryn ve Raffe, korkunun ve tuhaf yaratıkların hüküm sürdüğü bir dünyada bir başlarınalar, hayatta kalmak için de birbirlerine ihtiyaçları var. Her şeye rağmen sağ kalıp düşman meleklerin inine gitmeliler. Penryn burada kardeşini bulmayı umut ediyor. Raffe ise binlerce yıllık düşmanlarına karşı tek başına savaşıp kanatlarını ve eski gücünü yeniden kazanmayı.



Herkese Merhaba!


İlk yorum için Meleğin Düşüşü'nü seçtim. Son zamanlarda ilgi görmeye başlayan bir seri oldu ama hala okumayanlar var. Bende size spoiler vermeden Penrny'nin hikayesinden bahsedeceğim. Meleklerle ilgili en sevdiğim serilerden biri haline geldi Meleğin Düşüşü. Gerçekçi bir hikaye ve güçlü bir karakter görmek istiyorsanız bu kitap biçilmiş kaftan.

Kıyametin sonrasındaki bir dünya göreceksiniz. Tanrı'nın Habercisi, altın kanatlı Gabriel'in Kudüs'ün yıkıntılarından açılan ateşle nasıl vurulduğunu televizyonda herkes görüyor ve dünya karmaşaya sürükleniyor. Melekler dünyadalar. İnsanlar gizli yerlerde saklanarak yaşamak zorundalar ve Penryn ile aileside öyle.

Hikaye Penryn'in kaldığı evden ayrılmasıyla başlıyor. Dışarı çıkmak tehlikeli ama sürekli aynı yerlerde kalamazlar. Erzak bulmaları ve herkesten korunmaları gerekiyor. Meleklerden gelebilecek zararın yanısıra insanlarda birbirleri ile mücadele içinde. Herkes hayatta kalmaya çalışıyor ve Penryn, sakat kardeşini ve kafadan kırık annesini korumak zorunda.



Penryn, kardeşi ve annesi evden ayrılıp yola çıkıyorlar ama fazla bir mesafe gidemeden meleklerle karşı karşıya geliyorlar. Başta melekler onları farketmiyor ve kendi aralarındaki savaşa odaklanıyorlar. Beş melek kar beyaz kanatları olan diğer meleğe saldırıp kanatlarını koparıyorlar ve ardından onları izleyen gözleri farkediyorlar. Penryn ne olduğunu anlayamadan meleklerden biri kardeşini götürüyor ve annesi kaçıyor. Meleğin kardeşini götürmesini izlerken aklına gelen tek şey yerde, kesik kanatların arasında yatan meleği iyileştirip kendisini kardeşine götürmesi için ikna etmek oluyor.


          "Eğer merak ediyorsan, yanıtım evet," dedi. Durdum. Dönüp bakmaya korkuyordum.
          "Evet mi?" Neyin yanıtıydı bu, bütün gece beni koynunda yatırıp yatırmadığının mı? Bundan hoşlandığımı bilip bilmediğinin mi?
           Daha şimdiden pişman olmuş gibi, "Evet, benimle gelebilirsin," dedi. "Seni kuş yuvasına götüreceğim."

Meleğimizin adı Raffe. Kendisi esmer bir tene, iyi bir vücuda ve laciverte çalan gözlere sahip. Anlayacağınız yakışıklı bir savaşçıdan bahsediyoruz. Penryn meleği alıp kardeşinin tekerlekli sandalyesiyle boş binalardan birine götürüyor. Çevrede kıyamet öncesinde önemli olan ofisler, iş yerleri var ama dünyanın sonu gelince bomboş kalmış yerlerden bahsediyoruz. Meleğin iyileşmesi için elinden geleni yapıyor ama ondan uzak durmayıda ihmal etmiyor, önlem olarak ellerini bağlıyor ama bunlar bir meleği durdurmak için ucuz numaralar. Penryn'in meleği getirdiği yere anneside geliyor ama bunu nasıl yaptığını kitap boyunca anlayamıyorsunuz. Kadın sürekli ortadan kaybolup pat diye beliriveriyor. Bazen kitaptaki herkesten daha zeki olduğunu düşünmedim değil. Akli dengesi yerinde olmayan birinin korunmaya muhtaç olduğu gelmişti ilk aklıma ama buradaki anne yıllardır kendi şeytanlarıyla baş etmeye çalıştığı için dışarıdaki tehlikelerden de kendini koruyabiliyor gibi.

Meleğin uyanması biraz zaman alsada Penryn biraz tehdit ve kesik kanatlardaki tüyleri kırpmayla istediği sonuca kavuşuyor. Raffe'in de kuş yuvasına dönmesi gerek çünkü kanatlarını dikecek bir doktora ihtiyacı var. Birbirlerine güvenmeden, zorunlulukla yola çıkıyorlar. Yola çıkmalarından önce birkaç insanla karşılaşıyorlar ve orada komik bir olay oluyor. Ne olduğunu söylemek istemiyorum çünkü sizde benim kadar gülmelisiniz :)

Kitabın geri kalanında Raffe ve Penryn'nin yolculuğu anlatılıyor ve kuş yuvasına gidiyorlar. O süre içerisinde Penryn'nin asıl amacını şaşırmadan kardeşini kurtarmaya odaklanması çok iyiydi çünkü kendini aşka kaptırıp konuyu unutan karakterlerden çok rahatsız oluyorum. Aşk görmek istiyorsanız sabretmeniz gerekecek. Kızın Raffe'ten etkilendiğini hissediyorsunuz ama asla açıkça okumuyorsunuz. İşin eğlenceli kısmıda o zaten.

Güldüğüm ve şoka uğradığım kısımlardan biride Raffe'in agnostik olmasıydı.
           "Çünkü Bayan Meraklı, ben agnostiğim." Son birkaç ayda büyük sürprizlerle karşılaşmıştım. Fakat bu hepsini solda sıfır bırakırdı.
          "Sen...Agnostik misin?" Yüzünde şaka yaptığına dair emare aradım. "Yani, Tanrı'nın varlığından kuşku mu duyuyorsun?" Raffe çok ciddiydi. "Bu nasıl olabilir? İsa aşkına, sen meleksin yahu."
          "Ne olmuş yani?
          "Yani, Tanrı'nın yarattıklarındansın. Seni o yarattı."
          "Hesapta sizi de o yarattı. Aranızda Tanrı'nın varlığından şüphe edenler yok mu sanki?"


Ayrıca melek kılıçları ile ilgili bir durum var. Her meleğin bir kılıcı var ve sahibi dışında kimse o kılıcı kullanamıyor. Kılıç yabancı birinin elinde ağırlaşıp yerden kaldırılamayacak hale geliyor. Penryn istisna tabiki. Kendisi Raffe'in kılıcını rahatlıkla eline alabiliyor.

Yolculukları devam ederken bir kampa rastlıyorlar ve bir süre orada kalıyorlar. Kampta direnişçiler toplanmışlar ve dünyalarını meleklerden geri almak için hazırlıklar yapıyorlar ama hiçbiri bir meleğin aralarına sızdığını farketmiyor. Penryn'nin buradaki tereddütü bile hoşuma gitti. Raffe'le arasındaki çekime rağmen onun dünyaya vahşeti getiren ırka ait biri olduğunu aklından çıkarmadan ihanet etme ihtimalini sürekli aklının bir köşesinde tutuyor.






            "Bazen, karanlıkta sendelerken güzel bir şeylere çarparız."
Kamptada fazla durmuyorlar ve tekrar yollara düşüyorlar. Bu durum hem yapmak istedikleri şey hemde Raffe ile ilgili bir şey öğreniyorsunuz. Kendisini izleyen ufak canlılar var ve hiç iyi niyetli değiller.  

Ve...Olaylar feci bir finale bağlanıyor, benden size uyarı devam kitaplarıyla birlikte alın çünkü o finalin üstüne ikinci kitap için sabredemezsiniz. Kendimi yerlere atıp çığlık atasım gelmişti. Tam olarak şöyle kaldım;

 Şimdi olanları anlatmak isterim ama siz en iyisi kitabı okuyun :)

Kızıl Ateş - Ilona Andrews (Saklı Miras #1) | Kitap Yorumu


Ben ateşim: Benim için yan.
Nevada Baylor dedektiflik kariyerinin en zorlu göreviyle karşı karşıyaydı; dengesiz bir şüpheliyi bulup ailesine teslim etmek. Bu görev tam bir intihar girişimiydi. Yakalaması gereken kişi en yüksek seviyede büyü gücüne sahip bir Lider'di ve önüne gelen her şeyi ve herkesi ateşe veriyordu. 
Ve sonra son derece karanlık ve baştan çıkarıcı bir milyarder ve aynı derecede güçlü başka bir Lider, Connor "Çılgın" Rogan ortaya çıkmış ve Nevada'yı kaçırmıştı. Nevada ondan kaçmakla, kendisini onun kollarına bırakmak arasında bocalıyordu. Ve daha da kötüsü, hayatta kalabilmek için Çılgın Rogan'la işbirliği yapmak zorundaydı. 
Rogan da Nevada'yla aynı hedefin peşindeydi, bu nedenle ona ihtiyacı vardı. Fakat Nevada kolay lokma değildi ve Rogan hayatında ilk kez kendinden başka birisini önemsemeye başlamıştı. Ama Rogan büyü dünyasında aşkın da en az ölüm kadar tehlikeli olabildiğini çok önceden öğrenmişti. 

Herkese Merhaba!!
1 ay falan oldu sanırım bloga bakmayalı. Buralar çorak arazi gibi kaldı. Kızıl Ateş sayesinde yorum yazacak heyecanı buldum. Ben uzatmadan kitaba geçeyim.

1863'de, bizim dünyamıza çok benzer bir gezegende, Avrupalı bilimadamları insanların büyü yeteneklerini ortaya çıkaran bir karışım olan Osiris serumunu icat ettiler. Yetenekler çok fazlaydı ve çeşitlere ayrılıyorlardı. Bazı insanlar hayvanları yönetme gücü elde ederken, bazıları kilometreler ötesinden su kaynaklarını sezebiliyorlardı, diğerleri ise birden ellerinden çıkarabilecekleri yıldırım dalgalarıyla düşmanlarını öldürebileceklerini keşfettiler. Serum dünyaya yayıldı. Orduların güçlenmesi için askerlere verildi ve hızla dağıldı. İnsanlar serumun yarattığı tanrısal güçlerin farkına vardıklarında serumu kilitlediler ama çok geçti. Karışımın yarattığı güçler ebeveynlerinden çocuklara geçiyordu. Önceden para ve güç için evlenenler artık büyü için evleniyorlardı. Bir buçuk asır sonra güçlü kalıtsal büyülere sahip aileler hanedanlıklara dönüştü. Haneler, şirketlere ve şehirler içinde kendi bölgelerine sahip olarak politika üzerinde nüfuz sahibiydiler. Bazı büyü yetenekleri yıkıcı, bazıları ise zararsızdı.
Ama hiçbir büyü kullanıcısı hafife alınmamalıydı.

Güçlerin ortaya çıkış hikayesi böyle. Nevada'nın ailesi bir şirket sahibi. Fazla büyük ve tanınan bir şirket değil ama Nevada yaptığı işten oldukça memnun. Kendisi ufak çaplı sigorta yolsuzlukları ve aldatan eşler için dedektiflik yapıyor. Taki şirketi sattıkları Montgomery Uluslararası Araştırmalar (MUA), ondan Adam Pierce'ı bulmasını isteyene kadar. Adam Pierce genç bir Lider. Yani büyüsünü en üst seviyede kullanan bir varis. Nevada bu işi kabul etmek zorunda kalıyor, yoksa şirketi kaybedecek.
Teknolojiden anlayan 19 yaşındaki kuzeni Bern dışında kimseye ölümüne sebep olabilecek kadar tehlikeli olan bu görevden söz etmiyor. Ufak araştırmalar ve deliller sonucu suç işleyip ortadan kaybolan Adam Pierce'ın izini buluyor ve kendisini araması için bir numara bırakıyor. Şirketin Nevada'dan isteği Adam'ın zarar görmeden ailesine teslim olması. Nevada'nın yeteneğini unutmadan söyleyeyim; kendisi yalan söyleyenleri anlayabiliyor. Yani ana karakterimizde devasa bir güç olduğu söylenemez. İşe yarar ama Adam'ın çıkardığı yangınlar ve kontrol ettiği ateş düşünüldüğünde pek bir savunma gücü yok.

Beklenen telefon geliyor ve Adam görüşmeyi kabul ediyor. Belirlenen yerde buluştuklarında yakışıklı bir gençle karşılaşıyoruz. Ayrıca karakterlerin yaş aralığı 20-30 arası olduğundan fazla ergen kafası yok. Adam flörtleşerek Nevada'yla konuşup teslim olmayı düşüneceğini söylüyor ve ortalıktan kayboluyor.

 Mercer logosu olan tişörtün katlarını açtım. "Senin için."
"Bana tişört mü aldın?" Tek kaşını kaldırdı. 

Vücudumdaki her sinir gerginlikle titriyordu. Sakin. "Üstüne bir tane geçirmeyi sürekli unuttuğundan sana tişört getirebileceğimi düşündüm. Malum, ciddi bir konuşma yapıyoruz."

Ardından aynı adrese başka bir Lider geliyor. Connor "Çılgın" Rogan. Kendisi biraz egoist sanırım.

"Ben bekar bir erkek Lider'im. Güçlüyüm, yakışıklıyım ve para babasıyım."
"Aynı zamanda mütevazı ve fazla alçakgönüllüsün."

Nevada, Rogan ile ilgili izlediği bir videodan dolayı bir diğer yakışıklı baş karakterimizin deli dehşet güçleri olduğunun farkında. Özetlemek gerekirse video Rogan'ın binaları yıkmasını ve ortalığı tozu dumana katmasını gösteriyor. Lider olsa bile ondaki fazla uçuk bir kuvvet.

Eğer bu yöne gitmeye devam edersem soluğu Herald'de alıp Çılgın Rogan hayran hikayelerinin peşine düşecektim. Şehir etrafımızda düşüyordu ve umutsuz beton parçaları yağarken sevişiyorduk...Ya tabii.

Nevada kurnaz bir genç bayan olsada kurdun karşısında miyavlamak gibi bir hareket olur direnişi. Rogan kesin adımlarla üzerine gelip kızı mavi gözlerine kitliyor. Nevada silahını çekip durmasını söylesede kendini yarı baygın halde adamın kollarında buluyor.

Aman Tanrım. Dudaklarım konuşamayacak kadar şişmişti. "Çıııı... çııl.. çılgı."

"Çılgın Rogan," dedi.

Rogan arka kapakta yazdığı gibi kızı kaçırıp işkence ediyor ama Nevada'nın direnci karşısında şoka uğruyor. Nevada evinde yaralı halde uyanınca ailesine herşeyi anlatmak zorunda kalıyor ve iki Lider arasına düşüşü böyle başlıyor. Kısa süre sonra Rogan kendisine bir teklif sunuyor. Adam Pierce'ı yakalamak için birlikte çalışmak. Nevada, Rogan'dan insanları öldürmemekle ilgili sözler alıp durumunu açıkladıktan sonra birlikte Adam'ın peşine düşüyorlar. Başta kararsız kalan Nevada Rogan'ın, büyükannesini kurtarması sonucu ortak olmaya karar veriyor. Geri kalanı ile ilgili söyleyebileceğim fazla bir şey yok. Spoiler vermek istemiyorum. Genel olarak bahsedecek olursak peşinde oldukları iş Adam'dan daha büyük birilerinin elinde. Yani savaşmaları gereken daha güçlü insanlar var. Bunu yaparken Nevada ve Rogan arasındaki tatlı atışmaları ve baştan çıkaran çekimi hissetmemek mümkün değil.

Karakterlerle ilgili söyleyebileceğim ufak şeyler var. Nevada, Rogan'dan etkileniyor ama karşı koymasının ve uzak kalmaya çalışmasının bir sebebi var. Aileler büyüler üzerine kurulduğundan Rogan'ın çok daha kuvvetli biriyle birlikte olması gerekiyor. Yani ondan beklenen bu ama Rogan fazla kural sever biri gibi durmuyor.
Bahsettiğimiz şu yıkım videosu Rogan askerdeyken çekilmiş ve Rogan daha sonra ortadan kaybolmuş. Katı kurallarla ve acımasızca büyütüldüğünden biraz soğuk biri. Yani sıcakkanlı ama acımasız ve umursamaz bir yapısı var. İşler Nevada'yı tanıdıktan sonra değişiyor. Bu umursamaz adam kendisi dışında birini koruma ihtiyacı duymaya başlıyor.
Bu kitap benden onay aldı. Kesinlikle alın, okuyun. 5/5


Kitabın içinde gördüğüm zaman kahkahalar atmama neden olan bir kaç replik yazarak sonlandıracağım.

Leon, Çılgın Rogan'a işaret etti. "Bunu görüyor musun? Bu nasıl adil olabiliyor?"
"Leon on beş yaşında," dedim Çılgın Rogan'a. "Şu anda adalet onun için çok önemli."
"Zamanın var," dedi Çılgın Rogan.
"Tabii..." Leon kafasını iki yana salladı. "Hayır, pek sayılmaz. Şarkı söyleyemeyeceğim kesin ve kesinlikle senin gibi gözükmeyeceğim."
"Ben dikkatle hesaplanmış bir çiftleşmenin ürünüyüm," dedi Çılgın Rogan.  "Dünyaya geldim, çünkü hanemin bir veliahdının olması yararlarınaydı ve anne ile babamın genleri doğru şeyleri tetiklemişti. Büyük ihtimalle sen, anne ve babanın birbirine olan sevgisinden doğdun."
"Anneme göre," dedi Bern, "Leon, annem prezervatifi hatırlayamayacak kadar sarhoş olduğu için dünyaya geldi.


Çılgın Rogan ona baktı. "Neden gözlük takıyorsun? Mükemmel bir görüşün olduğunu gayet biliyorum.
İşte başlıyoruz. Bu iş, pantolonların fermuarlarının açılıp hangisinin daha büyük olduğunun görülmesiyle sonuçlanabilirdi.


“Zenginsin değil mi?”
“Evet.”
“Odanın havalandırmasını falan yaptıramadın mı?”
“Burada saatlerce oturmayı beklemiyordum. Eğer sıcakladıysan sütyenini çıkarmaktan çekinme.”

Başka Dilde Aşk - Mia Sheridan | Kitap Yorumu


Başka Dilde Aşk, korkunç bir gecenin hatıralarına zincirlenmiş bir kadının ve sevgisiyle o zincirleri kırabilecek adamın hikâyesi. Geçmişin acı yüklü izlerini taşıyan sessiz bir adamın ve sesini bulmasına yardım edebilecek kadının hikâyesi. Acının, kaderin ve aşkın iyileştirici gücünün hikâyesi…
Başka Dilde Aşk, okuduğum en tatlı ve hüzünlü hikayelerden biriydi. Oturup ağlarsınız demiyorum ama beni bir duygusallaştırdı. Kitap size mükemmel şeyler sunmuyor. Kitap mükemmel tabi ama aşırı bir beklentiye kapılırsanız hayal kırıklığına uğrama ihtimaliniz var. Siz ufak, hüzünlü ve tatlı bir hikaye okuma fikriyle alın kitabı elinize, pişman olmazsınız. Fazla uzatmadan konuya giriyorum.

Bree Prescott sıkıntılı dönemler atlatmış ve uzaklaşmaya karar vermiş biri. Yaşadığı yerden ayrılıp Pelion kasabasına taşınıyor. Taşındığı sakin kasabada kafasını toparlamayı, yeniden başlamayı ve geçmişinden uzaklaşmayı umuyor.  Bir gün hızlı bir market alışverişinden çıktığında ufak bir kaza oluyor ve eşyaları yere dökülüyor. İşte bu kısımda Archer Hale devreye giriyor.

Yardım etsede kızın hiçbir konuşmasına cevap vermeden gidiyor. O günden sonra ufak karşılaşmalar yaşanıyor ve Bree, Archer hakkında bir şeyler öğreniyor. Sesini kaybettiğini ve ailesi hakkındaki gerçekleri duyduğunda Bree, bu yaralı adamı daha yakından tanımak istiyor.

Archer gerçekten yaralı bir kuş gibiydi. İçinde ufak bir çocuk ve o çocuğa ait dev bir kalp var ama bunu tüm çevreden saklıyor. Bree, o ufak çocuğu görmeyi başarıyor ve onun yaralarını sararken kendiside iyileşmeye başlıyor. Kitap ilerledikçe iki karakterde birbirlerine açılmaya ve acılarını anlatmaya başlıyorlar.


Archer uzun süre toplumdan soyutlandığı için kendini eksik hissettiği anlar oluyor ama bunları atlatacak güce sahip, Bree ona her konuda yardımcı oluyor. Kitapta saçma sapan yanlış anlaşılmalar olmadan direk içlerinden geleni söylemeleri ve masum halleri beni benden aldı.

"Kötü bir şeyin bir güzellik doğurabileceğine ve ne olduğunu görebileceğim bir zaman olduğuna inanmaya çalışırım. Kendi resmimi görmeme yardım ettin, Archer. Kendininkini görmende sana yardımcı olmama izin ver."

Ayrıca Archer'ın bir rakibi var ve bu kişi kendi ailesinden. Bree fazla yüz vermesede, Archer kendini eksik hissetmeye devam ediyor ve bağlanma korkusu yaşıyor.


Kısaca söylemek gerekirse masum, sıcak ve duygusal bir aşk okumak istiyorsanız bu kitap doğru tercih. Archer, sesiyle sizi kendine bağlayacak ve ona sarılma isteğiyle dolacaksınız.