22 Mart 2016 Salı

Alacakaranlık Efsanesi Seri Yorumu | Stephenie Meyer


Kitap Kapaklarının Anlamları

1-Alacakaranlık: Kırmızı elma yasak aşkı temsil ediyor. Bella ve Edward'ın aşkının olmaması gerektiğini anlatıyor.
2-Yeniay: Aslında capcanlı olması gereken bir çiçek var ama üzerine kan bulaşmış ve soluyor. Bu Bella'nın soluşunu simgeliyor.
3-Tutulma: Kırmızı aşkı, sevgiyi temsil ediyor. Bella artık Jacobla bağını koparmak zorunda. Edward'ı tercih etti. Aradaki  ince ipler ilişkinin tam olarak kopmadığını anlatıyor.
4-Şafak Vakti:
 Bella serinin sonuna kadar en zayıf karakterdi. Arkadaki kırmızı piyon eski Bellayı temsil ediyor. Piyon satrançtaki en zayıf taş olduğu ve kırmızıya, kana sahip olduğu için. Son kitapta Bella en güçlü karakter oluyor. Satrançtaki vezir oluyor. Ön taraftaki beyaz vezir onun vampir oluşunu ve en güçlü rol haline gelişini temsil ediyor.



ALACAKARANLIK

İlk kitap benim favorim. Olayların basit halini seviyorum. Başlangıcı seviyorum. Konudan bahsetme gereği duymuyorum. Genel olarak hatalı bulduğum yönlerden ve sevdiklerimden söz edeceğim.

Bella'nın kendi hayatına zerre değer vermemesi sinir bozucuydu. Koşulsuz bir aşktan bahsediyoruz ama onun için ölürüm psikolojisi için çok erkendi bence. Ayrıca ölme konusuna sıradan bakması en başından beri vardı bence.

Vampirlerin parlamasını aşırı saçma buluyorum. Koca seride belki de ek kabul edemeyeceğim şey bu. Edward "Bu bir canavarın teni Bella." diyor ama ışıldıyorsun arkadaş. Anca pembe pony kadar canavar duruyorsun.

Okuldaki bütün erkeklerin daha ilk geldiği andan itibaren Bella'ya kapılması biraz saçmaydı. Bella kendi halinde sessiz bir karakter ama bütün hiperaktif tipler ona aşık oldu. Hatta bu işi iddaalara vurdular. O kadar içine kapanık karakterler genelde görmezden gelinir. Bizzat kendimden biliyorum. İçine kapanık karakter herkesi görmezden gelir. İnsanlarda onu görmez. Bella bu görmezden gelme durumunada biraz menfaatçi yaklaştı. Birlikte takılması gerektiğinde arkadaşlarını ayarlayıp geri kalanında onları umursamaması biraz kaba olmuş.

Jacob'ın yaşından bahsetmek istiyorum.15?!?!? O nasıl 15 yaşında olabilir? Doğaüstü durumu yüzünden çabuk gelişiyor ama en azından 16 olsaydı. 15 fazla küçük olmuş.



YENİAY

Kitabın çoğunluğunda Edward olmadığı için üzgünüm. Yine de sıkılmadan okuduğum bir kitap. Jacobla olan arkadaşlarıkları, kurtlar güzel. Sadece yine Bella'nın insanlığına değer vermediğini görmek sinir bozucu. Ot gibi yaşıyordu.

Bu arada kitabı okuyunca hatırladığım şey Aro ve Jane'in birlikte olduğu. Filmdeki hallerinde düşünürsek Aro sübyancı gibi duruyor. :D Vampirler ama biraz şey olmuş yinede.

Bella bu kitapta da işi düştükçe liseden arkadaşlarına başvurdu. Onun dışında onları görmezden geldi. Edward'ın kitabın sonunda geri geldiğini göz önüne alırsak terk edişine saçma bakıyorum. Yani bu mantıkla düşünmek doğru değil tabiki ama tıpış tıpış geri dönüşü koca bir ayrılığın boşa olduğu hissine kapılmama neden oluyor.

Ayrıca belirtmeden geçemeyeceğim bir nokta var. Evlilik teklifinin olduğu sahne tüm seri boyunca en sevdiğim sahnedir. Tek bir an düşünmem bununla ilgili. Filmdeki haline, arkadaki müzik kesildiği an Edward'ın "Marry me, Bella." demesine bayılıyorum.




TUTULMA

Serinin aksiyonu tadında kitabı Tutulmadır. Rose ve özellikle Jasper'ın geçmişini görmek çok iyi oldu. Jasper en sevdiğim karakterlerden biri ama geri planda kalmıştı. Serinin ona yoğunlaştığı tek kitap Tutulma.

Bella'nın evine gizlice girenin kim olduğunu Edward ve ailesi daha önceden tahmin etmeliydi bence. Tamam bizzat gelmedi ve bir başkasının arkasına saklandı ama yüz küsür yıldan fazladır hayattasınız ve daha deneyimli zihinleriniz olduğundan bu ihtimalleri akıl etmeliydiniz diye düşünüyorum.

Bella'nın en sinir olduğu kitaplardan biri buydu. Tamam, Jacob'a değer veriyorsun ama öpmek nedir? Jacob genç bir karakter olduğu için kontrolsüz ve hareketli bir yapısı var. Bella onun sevgilisi olmasa bile Jacob hep öyleymiş gibi davranıyordu. Eğer Edward bu kadar olgun bir karaktere sahip olmasa Jacob'ı öldürürdü. "Eğer varolma nedenimi çalmaya çalışmıyor olsaydın seninle iyi anlaşırdık." demesinden belli olgunluğu.

Jacob'a yumruk attığında eli kırılmıştı Bella'nın. Edward'ın onun üstüne gösterdiği sahiplenici tavırı kimsede görmedim ben arkadaş. Her kitap beni Edward'a biraz daha bağladı.


ŞAFAK VAKTİ

Serinin bolca öfkelendiğim kitabı Şafak Vaktiydi. Evlilik güzel, balayı güzel ama bebek işin içine karışınca işler zıvanadan çıktı. Bella evlilik fikrine bile sıcak bakmakta zorlanmıştı. Bebek olayı çıktığı an 40 yıllık anne moduna girdi. Bir bocalam bile olmadı.

Rosalie'nin ona yardım edişi çok bencilceydi. Bebeği kendine istiyordu resmen. Yani Bella ölsün, çocukta bana kalır diyecekti neredeyse.

Edward'ın fedakarlık düzeyi allahüekber dağlarını aşmıştı. Oğlum sabır mı yedin? Jacob'a öyle bir teklif sundu ki şok oldum. Eğer Bella çocuk istiyorsa Jacob'tan normal bir çocuğu olabilirdi ve Edward o bebeği kabullenecekti. Jacob ve Bella'nın birlikte olmasını kabullenecekti. Nefes alması, hayatta kalması Edward'a yeterdi ve resmen sırılsıklam aşık oldum burada.

Bella'nın hamileleğinin başlangıcından vampir oluşuna kadarki süre Jacob'ın ağzındandı ve rahatsız olmadan okudum.

Bella filmde bir parçam seninle olacak ölmem önemli değil modundaydı ama kitapta kalbi durmadan bebeği doğurup ondan sonra vampire dönüşmeyi planlıyordu. Ki öylede oldu.

Vampir olduktan sonraki hali aşırı abartıydı. Öyle bir otokontrol nereden geliyor. Sanki diğerlerinden çok daha önce vampir olmuş gibi kendine hakimdi. Bu kısım imkansız bence ve yavan duruyor. Bella güçlü gösterilmiş ama haddinden fazla.



Son sözlere geliyorum. Bu serinin yeri bende çok ayrı çünkü çocukluğum onunla geçti. Edward ilk aşkımdı. Replikleri ezberleyecek kadar çok izledim filmlerini. Şimdi bakınca ne kitaplar okudum bu serininde eksik çok yönü var diyorum ama yinede çok seviyorum.

21 Mart 2016 Pazartesi

Bookstagramlar Hakkındaki Görüşlerim

Herkese Merhaba

Bu bir kitap yorumu değil. Bugün Instagram ortamında rahatsız olduğum bir konu hakkında yazacağım. Bu fikrime karşı çıkanlar olabilir. Saygı duyuyorum, sizde bana saygı duymalısınız.

Öncelikle yazılarım ve fotoğraflarım için elimden geleni yapıyorum ve iyi olduğumu düşünüyorum. Kendi hesabımı takip ettirmek ya da övünmek gibi bir derdim yok ama yaptığım iş hakkındaki görüşüm bu şekilde. Hatalarım vardır elbette. Ve ben bunu sık sık göderilerimin altında dile getirip neyin farklı olmasını istediğinizi soruyorum. Cevap gelmiyor.

İlk izlenim olarak; yazıları okumayan bir kesimle karşı karşıyayım sanırım. Dikkate alınmamak bana bunu düşündürtüyor. Beğendiğim ve çok takip edilen hesaplarda var ama neyi farklı yaptıklarını anlamış değilim. Eğer ben anlamıyorsam yardımcı olun, abartılacak yönün ne olduğunu söyler misiniz.

"Hesabıma bakar mısın? İyi bir sayfa olduğumu düşünüyorum" gibi yorumları egoistçe bulan insanlar çok samimi arkadaşlarının hesaplarını övgüyle, takip ettirmek için paylaşıyor. Kimi zaman bunu kitap yorumundan fazla yapıyorlar. Önerilen her şeyi gözden geçirmeyi kabul ediyorum. Beni eksiltmez, aksine farklı tarzlar ufkumu genişletir. Açıp bakıyorum o hesaplara ve özensiz paylaşımlar görüyorum.

Bakın amaç takipçi kasmak değil. Bizler kitabı sevdirmek, beğenmediklerimizi belirtmek için böyle bir işe giriştik. En azından ben bunun için başladım. Akraba şirketi gibi kendi tanıdıklarınızdan bir topluluk oluşturmaktan vazgeçin.

Belki doğrudur belki değil ama takipçi satın alanlar olduğunu da düşünüyorum. Azıcık fotoğrafla, azıcık beğeniyle takipçi sayınız tutmuyor çünkü. Tekrar hatırlatıyorum bunlar benim düşüncelerim. Hiçbiriniz katılmak zorunda değilsiniz. Sadece ben bunları yazmak zorundayım.

Eğer amacınız sadece fotoğraf bakmaksa bookstagram açmayın. Amaç fotoğraf atmak değil, kitap tanıtımı yapmak, belli bir kitle sizin yorumunuza güveniyorsa onları doğru yönlendirmek. Böyle güzel bir işi bile basitleştiren bir kesim görüyorum.

Kitap yorumu yapacak insanların yazmaya ve okumaya üşenmesi ne demek? Kitap okumanın yanında yorumda okumalısınız. Yoğun olanları anlarım ama yapılan yorumları, ricaları, soruları görmezden gelmekteki amaç nedir? O hesabı birilerine öneri yapmak, yardımcı olmak için açtınız. Amacınızı yitiriyorsunuz.

Sözlerim bütün hesaplara yönelik değil. Benimde severek takip ettiğim, yorumlarına güvendiğim insanlar var ama son zamanlarda bu insanların azınlıkta kalmaya başladığını görüyorum.

Eğer hakkını vermeyecekseniz hiç başlamayın. Daha ufak hesaplara şans verin. Unutmayın, en başında sizde onlardan biriydiniz.

Devrimin Kızı - Amy Engel (The Book of Ivy #2) | Kitap Yorumu



Ben Ivy Westfall. Kurucunun kızı. 
Nükleer bir savaş sonrası hayatta kalan az sayıdaki insandan biriydim. 16 yaşında kendimi bir güç savaşının ortasında buldum. Annemin katilinin oğluyla evlenmeye zorlandım. Görevim o kadar da zor değildi. Devrime öncülük edebilmem için kocamı öldürüp ailemin yönetimi ele geçirmesini sağlamalıydım, o kadar… 
Ben Ivy Westfall. Artık sistemin kurbanı değilim. Görevim artık eskisinden daha zor. İnandığım şeyler uğruna, her şeyimi kaybetme pahasına savaşacağım… 
İsmim Ivy Westfall. Ben Devrimin Kızı'yım. 
Herkese Merhaba :)
Sıradaki yorum Devrimin Kızının. Kitabı okuyalı bir hafta oldu. Kafamda her şey tazeyken yorum girmek istedim. İlk kitabı okumayanlar bu yazının devamına bakmamaları gerektiğini biliyorlardır. Öncelikle ilk kitap hoşuma gitmişti. Tek sıkıntı distopya için yetersiz kalan aksiyon seviyesiydi. Sonu öyle bir yerde bitmişti ki o kitabın sadece bir giriş olduğunu maceranın başlangıcına kadar olan süreci oluşturduğunu düşündüm. İkinci kitap için beklentim aşırı yüksek değildi ama yine de yetersiz buldum. Okuyun ama orta halde olduğunu göz önünde bulundurun.

Kitaba gelelim. Ivy'i çitlerin dışında bırakmıştık. Bu kitapta tam oradan başlıyor. İçeride söylenenlerden yola çıkarak, dışarıda tehlikeli birkaç günün Ivy'i beklediğini düşünüyordum. Birkaç gün diyorum çünkü o kadar tehlikeli diye anlatılıyordu ki hayatta kalmak mümkün değilmiş gibiydi. Ivy vahşi biri olmadığından fazla dayanamayacağını düşündüm.

Beklediğimin yarısı kadar aksiyon görsem bağrıma basardım ama tek bir olay dışında gergin hiçbir şey olmadı. Kesinlikle hayal kırıklığına uğradım. Distopya olmasına rağmen kadın dışarıdan öyle bahsetmese kabul ederdim ama vahşeti abartıp hiçbir şey göstermeden bırakmak olmamış. 

Ivy kısa sürede başka insanlarla karşılaştı ve birkaç yan karakter katıldı. Kitabın iyi yanlarından biri onlardı. Olayların anlatımına bakacak olursak rahatsız edici birkaç unsur daha var. Öncelikle betimleme yapılmış ama derine inilmemiş o nedenle mekan canlandırması ya da ruh hali açısından yüzelsel kalmıştı. Zaman kavramı bozuktu. Yani bir olay anlatılıyor ondan sonra hemen bir hafta şöyle geçti, üç gün bu işle uğraştıktan sonra gibi atlamalar olmuş. Geniş bir zaman dilimini okumanıza rağmen azıcık olay yaşanıyor. 

Ve son olarak kitabın finalinden bahsetmek istiyorum. Seri iki kitap arkadaşlar. Ben devamı var falan sanıyordum ama yokmuş. Etkili bir son yapılmak istenmiş belliki. Ama yalan söylemeyeceğim, yine tam tatmin olmadım. Olay iyiydi ama yine yüzeysel anlatılmıştı. Yani yazar iyi bir kurgu yakalamış ama onu anlatmakta yeterince başarılı olamamış. 




Ivy ve Bishop arasının bozuk tutulduğu süreçte kızı dövesim geldi. Ağzını açıp düzgünce iki kelime etmediği için. Bishop normalin üstünden anlayışlı bir karakterdi ve göylümün efendisi oldu :D Kendisini ilk kitaptada severdim. Sevgimi katladı. 3/5 veriyorum ama yanlış olmasın. Sırf dili tüy gibi olduğundan hızlı okundu ve Bishop kitabı kurtardı. Kurgununda iyi olduğunu söyledim. Sadece derinliğe ihtiyacı varmış.