22 Aralık 2015 Salı

Meleğin Düşüşü - Susan Ee (Penryn & the End of Days #1) | Kitap Yorumu

MELEĞİN DÜŞÜŞÜ - SUSAN EE


Kıyamet melekleri yeryüzüne inip tüm dünyayı yakıp yıktığından bu yana altı hafta geçti. Gündüzleri sokak çeteleri hüküm sürüyor, geceleri korkunun ta kendisi. Bir gün savaşçı melekler küçük bir kızı kaçırdılar, tekerlekli sandalyeye mahkum, aç biilaç halde, ufacık bir kızı. Kızın ablası, Penryn, kardeşini kurtarmak için elinden geleni ardına koymayacak. Buna, aslında düşmanı olan bir melekle bir anlaşma yapmak dahil olsa bile. Raffe, kanatları kesilmiş, gücünü yitirmiş bir melek. Binlerce yıl savaştıktan sonra şimdi hayatı, gencecik bir kızın ellerinde. Penryn ve Raffe, korkunun ve tuhaf yaratıkların hüküm sürdüğü bir dünyada bir başlarınalar, hayatta kalmak için de birbirlerine ihtiyaçları var. Her şeye rağmen sağ kalıp düşman meleklerin inine gitmeliler. Penryn burada kardeşini bulmayı umut ediyor. Raffe ise binlerce yıllık düşmanlarına karşı tek başına savaşıp kanatlarını ve eski gücünü yeniden kazanmayı.



Herkese Merhaba!


İlk yorum için Meleğin Düşüşü'nü seçtim. Son zamanlarda ilgi görmeye başlayan bir seri oldu ama hala okumayanlar var. Bende size spoiler vermeden Penrny'nin hikayesinden bahsedeceğim. Meleklerle ilgili en sevdiğim serilerden biri haline geldi Meleğin Düşüşü. Gerçekçi bir hikaye ve güçlü bir karakter görmek istiyorsanız bu kitap biçilmiş kaftan.

Kıyametin sonrasındaki bir dünya göreceksiniz. Tanrı'nın Habercisi, altın kanatlı Gabriel'in Kudüs'ün yıkıntılarından açılan ateşle nasıl vurulduğunu televizyonda herkes görüyor ve dünya karmaşaya sürükleniyor. Melekler dünyadalar. İnsanlar gizli yerlerde saklanarak yaşamak zorundalar ve Penryn ile aileside öyle.

Hikaye Penryn'in kaldığı evden ayrılmasıyla başlıyor. Dışarı çıkmak tehlikeli ama sürekli aynı yerlerde kalamazlar. Erzak bulmaları ve herkesten korunmaları gerekiyor. Meleklerden gelebilecek zararın yanısıra insanlarda birbirleri ile mücadele içinde. Herkes hayatta kalmaya çalışıyor ve Penryn, sakat kardeşini ve kafadan kırık annesini korumak zorunda.



Penryn, kardeşi ve annesi evden ayrılıp yola çıkıyorlar ama fazla bir mesafe gidemeden meleklerle karşı karşıya geliyorlar. Başta melekler onları farketmiyor ve kendi aralarındaki savaşa odaklanıyorlar. Beş melek kar beyaz kanatları olan diğer meleğe saldırıp kanatlarını koparıyorlar ve ardından onları izleyen gözleri farkediyorlar. Penryn ne olduğunu anlayamadan meleklerden biri kardeşini götürüyor ve annesi kaçıyor. Meleğin kardeşini götürmesini izlerken aklına gelen tek şey yerde, kesik kanatların arasında yatan meleği iyileştirip kendisini kardeşine götürmesi için ikna etmek oluyor.


          "Eğer merak ediyorsan, yanıtım evet," dedi. Durdum. Dönüp bakmaya korkuyordum.
          "Evet mi?" Neyin yanıtıydı bu, bütün gece beni koynunda yatırıp yatırmadığının mı? Bundan hoşlandığımı bilip bilmediğinin mi?
           Daha şimdiden pişman olmuş gibi, "Evet, benimle gelebilirsin," dedi. "Seni kuş yuvasına götüreceğim."

Meleğimizin adı Raffe. Kendisi esmer bir tene, iyi bir vücuda ve laciverte çalan gözlere sahip. Anlayacağınız yakışıklı bir savaşçıdan bahsediyoruz. Penryn meleği alıp kardeşinin tekerlekli sandalyesiyle boş binalardan birine götürüyor. Çevrede kıyamet öncesinde önemli olan ofisler, iş yerleri var ama dünyanın sonu gelince bomboş kalmış yerlerden bahsediyoruz. Meleğin iyileşmesi için elinden geleni yapıyor ama ondan uzak durmayıda ihmal etmiyor, önlem olarak ellerini bağlıyor ama bunlar bir meleği durdurmak için ucuz numaralar. Penryn'in meleği getirdiği yere anneside geliyor ama bunu nasıl yaptığını kitap boyunca anlayamıyorsunuz. Kadın sürekli ortadan kaybolup pat diye beliriveriyor. Bazen kitaptaki herkesten daha zeki olduğunu düşünmedim değil. Akli dengesi yerinde olmayan birinin korunmaya muhtaç olduğu gelmişti ilk aklıma ama buradaki anne yıllardır kendi şeytanlarıyla baş etmeye çalıştığı için dışarıdaki tehlikelerden de kendini koruyabiliyor gibi.

Meleğin uyanması biraz zaman alsada Penryn biraz tehdit ve kesik kanatlardaki tüyleri kırpmayla istediği sonuca kavuşuyor. Raffe'in de kuş yuvasına dönmesi gerek çünkü kanatlarını dikecek bir doktora ihtiyacı var. Birbirlerine güvenmeden, zorunlulukla yola çıkıyorlar. Yola çıkmalarından önce birkaç insanla karşılaşıyorlar ve orada komik bir olay oluyor. Ne olduğunu söylemek istemiyorum çünkü sizde benim kadar gülmelisiniz :)

Kitabın geri kalanında Raffe ve Penryn'nin yolculuğu anlatılıyor ve kuş yuvasına gidiyorlar. O süre içerisinde Penryn'nin asıl amacını şaşırmadan kardeşini kurtarmaya odaklanması çok iyiydi çünkü kendini aşka kaptırıp konuyu unutan karakterlerden çok rahatsız oluyorum. Aşk görmek istiyorsanız sabretmeniz gerekecek. Kızın Raffe'ten etkilendiğini hissediyorsunuz ama asla açıkça okumuyorsunuz. İşin eğlenceli kısmıda o zaten.

Güldüğüm ve şoka uğradığım kısımlardan biride Raffe'in agnostik olmasıydı.
           "Çünkü Bayan Meraklı, ben agnostiğim." Son birkaç ayda büyük sürprizlerle karşılaşmıştım. Fakat bu hepsini solda sıfır bırakırdı.
          "Sen...Agnostik misin?" Yüzünde şaka yaptığına dair emare aradım. "Yani, Tanrı'nın varlığından kuşku mu duyuyorsun?" Raffe çok ciddiydi. "Bu nasıl olabilir? İsa aşkına, sen meleksin yahu."
          "Ne olmuş yani?
          "Yani, Tanrı'nın yarattıklarındansın. Seni o yarattı."
          "Hesapta sizi de o yarattı. Aranızda Tanrı'nın varlığından şüphe edenler yok mu sanki?"


Ayrıca melek kılıçları ile ilgili bir durum var. Her meleğin bir kılıcı var ve sahibi dışında kimse o kılıcı kullanamıyor. Kılıç yabancı birinin elinde ağırlaşıp yerden kaldırılamayacak hale geliyor. Penryn istisna tabiki. Kendisi Raffe'in kılıcını rahatlıkla eline alabiliyor.

Yolculukları devam ederken bir kampa rastlıyorlar ve bir süre orada kalıyorlar. Kampta direnişçiler toplanmışlar ve dünyalarını meleklerden geri almak için hazırlıklar yapıyorlar ama hiçbiri bir meleğin aralarına sızdığını farketmiyor. Penryn'nin buradaki tereddütü bile hoşuma gitti. Raffe'le arasındaki çekime rağmen onun dünyaya vahşeti getiren ırka ait biri olduğunu aklından çıkarmadan ihanet etme ihtimalini sürekli aklının bir köşesinde tutuyor.






            "Bazen, karanlıkta sendelerken güzel bir şeylere çarparız."
Kamptada fazla durmuyorlar ve tekrar yollara düşüyorlar. Bu durum hem yapmak istedikleri şey hemde Raffe ile ilgili bir şey öğreniyorsunuz. Kendisini izleyen ufak canlılar var ve hiç iyi niyetli değiller.  

Ve...Olaylar feci bir finale bağlanıyor, benden size uyarı devam kitaplarıyla birlikte alın çünkü o finalin üstüne ikinci kitap için sabredemezsiniz. Kendimi yerlere atıp çığlık atasım gelmişti. Tam olarak şöyle kaldım;

 Şimdi olanları anlatmak isterim ama siz en iyisi kitabı okuyun :)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder