15 Şubat 2016 Pazartesi

Altın Oğul - Pierce Brown (Kızıl İsyan #2) | Kitap Yorumu

Altın yüzlerden oluşan bir denizde sürükleniyorum. Burada sadece güçlü olan hayatta kalabilir. Sadece akıllı olan yönetebilir. Hâlâ oyun oynuyorum ama bu, oyunların en ölümcülü. Ben yüzyıllardır köleleştirilen halkımın kılıcıyım. Bağışlamayacağım. Ve unutmayacağım.

Mars Enstitüsü'ndeki amansız rekabetten zaferle çıkan Darrow, namı diğer Azrail, yönetici seçkinler arasında saygın bir konuma yükselmiş, en zalim ve zeki Altınlara; Eşsiz Yaralılara katılmıştır. Ancak Darrow onlardan biri değildir: Geleceğin yalanlar üzerine kurulu olduğu, trajediyle dolu, unutamayacağı ve affedemeyeceği bir geçmişi vardır.

Sistemi içeriden yıkma hedefine ulaşmak için herhangi bir Altın değil; en iyi, en güçlü, en zeki, en vazgeçilmez Altın olmalıdır. Halkını aydınlığa çıkarmasının başka yolu yoktur ancak bu yol boyunca attığı her adım, Darrow'un kendi gölgesini biraz daha karartacaktır. 


Herkese Merhaba,
Nasılsınız? Ben bu kitaptan sonra pek iyi değilim. Konuya girmeden uyarıyorum, ilk kitabı bilmeyenler yorumu okumasın. Birinci kitabın sonundan başlayacağım için anlatmaya spoiler yemiş olursunuz. Kızıl İsyan benim favori distopyam. Yazar harikalar yaratmış ve teşekkür yazısında ne kadar uğraştığını farkettim. Böyle bir kitap için daha azı da mümkün olamazdı. Üçüncü kitabı dev gibi bir merakla bekliyorum. Şimdi yoruma gelelim.




Buradan sonrasını birinci kitabı okuyanlara yazdığım için sonunda ne olduğunu biliyorsunuz. Darrow oyunu kazanıyor. Tanrıların olduğu bölüme, gökyüzündeki yerlerine ulaşıp bütün her yeri birbirine katıyor ve oyuna damgasını vurup bitiriyor. Bütün haneler onu almak için tekliflerini hazırlıyorlar ama Augustus Hanesinin himayesine giren Darrow karısını öldüren adamın gözdelerinden biri oluyor. Çakal sürülüyor ve Darrow'un oyun sırasında kurduğu takımı farklı hanelere dağılıyor. İkinci kitabın başlangıcında yeni bir oyun var. Gemilerle birbirlerini yokeden haneler var. Uzay gemisini kastediyorum. Sona iki gemi kalıyor. Darrow'un ki ve Bellona'ların gemisi. Darrow tam kazandığını düşünürken bir değişiklik oluyor ve ikinci olarak oyunu tamamlıyor. Ardından Bellona Hanesinden yedi kişinin saldırısına uğrayıp aşağılanınca hakkında dedikodular çıkmaya başlıyor ve gözden düşüyor. Augustus açık artırma ile Darrow'u himayesinden çıkarmaya karar veriyor ama bu mümkün olmadan Darrow bir meydan okumayla ipleri eline alıyor ve savaş o anda başlıyor.




Tam olarak bir savaş başlamıyor tabiki ama temellerinin atıldığını hanelerin oyunlar dışında birbirlerine düşman olduklarını görüyoruz. Bellona'lar Darrow'un canını istiyor çünkü Julian'ı öldürmesiyle ilgili durum Augustus-Bellona düşmanlığına tuz biber ekiyor. Bütün eski dostlar bir araya gelip Darrow'un çevresinde toplanıyor. Hükümdarı da bu kitapta bolca görüyoruz ama kendisi güç hırsıyla gözleri körleşmiş bir b*tch. Bunu söylemek istemezdim ama egoist pisliğin teki kendisi. Tamam, Hükümdarsın ama bir Darrow değilsin.



"Sana güvenebilir miyim?" 
"Ne konuda?" 
"Çoğu insan düşünmeden evet derdi." 
"Çoğu insan yalan söyler."

Bu kitapta Ares'i de öğreniyoruz. Darrow onu altın yapan adamların, hanesinin, hayallerinin ve dostlarının arasında kafa karışıklıları yaşıyor. Onun için iyi bir hayat istiyorum ben ama içine dahil olduğu savaşla ve geride bıraktığı geçmişiyle artık korkak genç çocuğu göremiyoruz. Savaş ve ölüm Darrow'un gölgesi haline geliyor.

"Ev vardığın yer değil, her yer kararırken ışığı bulduğun yerdir." 

Darrow büyük bir davanın içinde ama etrafındaki insanlara güvenmek istiyor çünkü güveneceği insanlar kalmadıktan sonra savaşmak için bir neden bulamıyor. Yine de kendini arkadaşlarından uzak tutmakta bir numara. 


"Bir fırtınada iki tekneyi birbirine bağlayamazsın. Yoksa birbirlerini dibe çekerler." 
Genel olarak kitapta bolca ters köşe var. Kime güvenmeniz gerektiğini dikkatli seçmeniz gerekiyor. Ayrıca Darrow kafasının karıştığı bir anda Eo hakkında öğrendiği bir sırla gücünü toparlıyor. Azrail gittikçe dikkatleri üstüne topluyor ve son savaş artık çok yakın. Zincirler kırılacak.



5/5















Hiç yorum yok:

Yorum Gönder