9 Nisan 2016 Cumartesi

Yabancı: Şahmeran - Öznur Yıldırım | Kitap Yorumu

Sen cennetin varlığından gurur duy, ben cehennemi istiyorum. Yağan kar şiddetini gitgide artırıyor, koyu renk saçlarıma tutunan kar tanelerinin sayısı çoğalıyordu. Konuşmadı, konuşmadım. Sessizlik... Aramızda her daim geçerli olan bir alfabeydi sessizlik. Ben de bu alfabeye bir kez daha boyun eğdim ve uzun, titreyen parmaklarımı avuçlarımın içine bastırdım. Elimi yanıma indirdiğimde avuçlarımda eriyen kar yere damladı... Rengi, kan rengiydi. Rengi, kaybın rengiydi. Rengi, bir cinayetin rengiydi.
Herkese Merhaba,

Yabancı yorumuna geldi sıra. Kitabı Wattpaddeyken okumuştum ve Pegasusun hazırladığı kapağın üstüne kendime engel olamayıp aldım. Kapaktaki anlam Yeniayın kapağındakiyle aynı. Biri daha söyleyince daha da kuvvetlendi bu düşüncem. Herneyse, kitabı Ediz'in repliklerini de özlemişken okumaya başladım ama bir türlü bitiremedim. Kitabı sevdim ama sıkıldım. Kurgu bir romanda olmaması gerektiği kadar betimleme vardı. Bu, okuyucular için aşırı yorucu bir durum ve beni çok fazla sıktı.

Konu çok hoşuma gidiyor ve detaylar güzel düşünülmüş ama betimlemenin yoğunluğundan dolayı olay kalmamış ortada. Aslında 300 sayfayla bile tamamlanabilecek kadar olay var ama o kadar çok Doğa'nın ruhsal durumundan bahsedilmiş ki sayfa sayısı olmuş 600. Bu 600 sayfada zaman hiç geçmiyor gibi hissettim ve ilişkileri çok çabuk birbirine dolandı. Meğer 2 ay geçmiş bile ama azıcık olay okuduğumdan aynı günler içerisinde gibi hissettim.

Doğa aşırı çelişkili bir karakter ama bu mantık hatasına kayacak derecede. Ailesinden kopuk olduğunu yalnızlığını ve gücünü aşırı derecede belirtiyor ama kendi hayatını onlar için çatır çatır harcamaya razı. Kaldı ki içinde bulunduğu duruma düşmesinin sebebi ailesinin yaptığı şey. En başta fırsatını bulduğunda kaçmaması pek olmamış çünkü ateşler içindeyken bile kendini dışarılara attı ama bir fotoğraf görünce gidip anlaşma yapmaya karar verdi. Sürekli mümkün olmayan zamanlarda kaçma planları yapıp en uygun zamanda kaçmanın sırası olmadığına karar verdi. Eğer eve geri dönse Ediz ailesini küt küt öldüremezdi ve bir sürü önlem alınırdı. Ediz çok ilahlaştırılmış. Bir yerde hepimizin onu havalı bulmasının sebebi o ama dozu kaçmış.

En rahatsız olduğum şeylerden biri Doğa'nın sürekli ezilmesiydi. Hem Ediz tarafından hem de kendini sürekli ezikliyordu. Ediz'in babasının ölmesi kötü bir durum ama bu Doğa'ya yaptığı hiçbir hareketi haklı çıkarmaz. Kadın karakterin bu kadar aşağılanması beni aşırı derecede rahatsız ediyor. Bazı yerlerde hayranların öyle yorumlarını gördüm ki pes dedim. Ediz bana bunları yapsın gıkım çıkmaz tarzında yazılar okudum, lütfen düşüncelerinize dikkat edin. Ediz aşırı havalı, karizmatik falan ama bu tecavüze kalkışmasını, gösterdiği hiddeti mantıklı ve kabul edilebilir yapmıyor.

Bazı sözler çok hoşuma gitti ama editör kitabı daha dikkatli gözden geçirmeliymiş, yazım hataları ve cümlelerdeki bozukluklar biraz fazlaydı. İlk başta dediğim gibi zaman sanki hiç geçmiyormuş gibi olmuş ama iki ay geçmiş bile. Yine de Ediz'in bir yıl boyunca planlar kurup körüklediği nefretinin kısacık bir zaman diliminde yok olması tuhaf. Nefreti hala var ama Doğa'ya karşı yumuşadı hatta şevkat bile beslemeye başladı. Doğa kendi kendini sürekli suçlayıp bütün sorunlar ondan kaynaklanıyormuş gibi hareket ettikçe daha da zıvanadan çıktım. Üstüne üstlük Ediz'i başkalarından kıskanacak havaya girdi. O kadar baskının altında tavırlarının bu kadar rahat olması değişik. Ediz'e hesap sormaya bile başladı ve bazen cevapta aldı bu artistliklere.

Ediz'in o değişik havasına kapıldığım kadar ona saydırdığımda oldu. Doğa burada kurban olmasına rağmen bazen "Ediz, yapıştır şunun ağzına tokadıda oradaki rolünün farkına varsın dediğim anlar oldu. En büyük şoku Kelepçe bölümünün sonunda olan şeye rağmen yine aynı adamın kollarında ağlamasında geçirdim. Doğa kesinlikle ama kesinlikle psikolojik olarak bir hastalığa sahip. İçine kapanık, bunalımda gibi ufak değil, Stockholm Sendromu gibi tehlikeli bir hastalığı var bana göre. Bir şekilde birbirlerine iyi geldiklerini düşünebilir herkes ama eziyet gördüğünüz birine şefkat duymak normal bir davranış değil. Doğa sürekli karşısındaki adamın bir katil olduğunu unutuyor ve ilgi bekliyor. Kendine gel kızım!

Bir yerde sıkılmamın sebeplerinden biride aynı durumun sürekli başa sarmasıydı. Doğa köpek yavrusu gibi kendini tekmeletip ezdiriyor, ardından ben güçlüyüm amanda neler atlattım diyip Ediz'e efeleniyor, Ediz bunun ağzına sıçıyor ve Doğa'nın bütün havası yerlebir. Doğa güçlü bir karakter değil, güç denen şey bu değil. Yalnızlığını sevdiği izlenimine kapılıyor ilk zamanda okuyan ama sonradan ilgiye muhtaç, arkadaş isteyen bir insan çıkıyor karşımıza.

Toparlamak gerekirse kurguyu sevdim. Bazı cümleler hoşuma gitti ama çoğu fazla zorlama duruyordu, onlar yerine basit cümleler kullanılsa tadından yenmezdi. Ediz karakterinin insanı yakalayan bir yönü var ama egosu kabarık ve Doğa'yı aşağılayıp durması çok sinir. Ben fırsatını bulsam ya onun kafasına sıkardım ya kendi kafama sıkardım. Doğa en sinir olduğum kız karakterlerden biri haline gelmiş oldu.

Kitabı okurken Wattpad'deki heyecanım yoktu ve o heyecanın olmaması beni biraz üzdü. Wattpad'den çıkan kaliteli bir kitap olduğunu söylemek zorundayım ama insanların yazarı ve Yabancı'yı abartmalarıda biraz önyargı oluşturan bir durum. İyisiyle kötüsüyle tüm fikrim bu.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder